...Anlatayım, gülümseyen bir acıyla denizi gören pencereden bakıyor, anlamsız bir ayna kırıklığında düşüyor ve yine düşüyordum kara deliğe.

İstemsiz bir yalnızlık içinde, korkunun cehenneminde, ortadan bölünüyorduk. Bölünen Musa'nın denizi değil, hayatlarımızdı.

Biliyorum bu dünya ve ben içinden çıkılmaz uçurumların aynasıyız. Aramıza giren her uçurum bizi birbirimize daha da yakınlaştırıyordu.

Bizi yoran; enerjimizin büyük kısmında, ne olduğumuzu inkâr etmek için harcamamızdı... Bunu bilinçli bir şekilde yapmadığımız için, yorulduk.

Çok şeyi anladığın kadar bunları da anlayabilseydin... Her şey daha kolay katlanılır olacaktı.

Yıla; onca ayrılık, onca kavuşma, onca bir arada olma ve bir sürü mutluluk ektik. Ektik diyorum. Çünkü kök verdi. Uzaklar bir şey değil-de-yanında olduktan sonra ki uzak sabahlar yordu. Yorgunluk bir şey değil, eksikliğinin ağrısını karın boşluklarıma, tekme yemiş gibi karşıladığım sabahlar en fenası.

Yumruklarımı sıktım. Yumruklarım havada ve ben en iyi yumruğu atmak için pusudayım. Ancak hep dayak yemiş gibi köşeye çekiliyor ve pes eden ellerimi, ellerinden çekmiyorum, yine de. Çünkü ellerimi çekersem, gitmeyi kabul etmiş olurum. Gerçekten gitmenin ne demek olduğunu biliyorum. Ellerini çekersin...

Hem üzerinden, hem de hayatından. Dokunmamış yer bırakmadığım hayatından, elimi eteğimi çekersem gerçekten gitmiş olmanın hüznü sarar her yanımı, ben bu eksikliği hiç sevmiyorum. Bu eksiklik içimde, büyük ve küresel bir deprem gibi yayılıyor etrafa. Bu depremden kimse sağ çıkamaz, içinden parçalanmış ruhumu alarak 'eyvallah ‘la yola devam etmek de çok yıpratıcı...

Bilirim bu hissi ve sevmem ve en çok kendime yabancılaşırım. Sonra hep bir uzağa gitme talaşı uyanır içimde. Gidemediğim uzaklar yüzünden tekrar bir eksikliğe düşer içim ve tüm bağlantım kopar. Kopan bağlantımla ne yapacağımı bilemem, sonsuz bir bekleyiş dışında. Artık beklemekle beklemiyor olmak arasında gidip geliyorum. Çünkü beklettiğin günlerin hesabı çok ağır. İnsan öyle zamanlarda muazzam bir acı içinde kıvranır ve çektiğin acılar ne için? Boşuna olmamalı…

Beklemeyi en çok ben bilirim çünkü. Senin beklemediğin sabahlar buna şahittir ve geri dönüşlerin... Bazı insanların eksiği bir şey değil, bazılarının ki çok şeydir. Bunun ne demek olduğunu biliyor olduğuna şahit oldum. Bana değil, tuttuğun takvim yapraklarına sor!