Sevgili Novellino;
İçim karanlık bir kuyu, ağırlığı bir şey değil ama kaşıntı yapıyor. Bu hikâyenin sonu böyle mi olmalıydı? Savaşıyorum iç sesimle… Hikâyeler bakabildiğimiz kadar değil, görebildiklerimizle sınırsızdır. Hepsinin ortak iyi olan tarafı şüphesiz iyi başlamasıdır. Örneğin; doğmuşsunuzdur ve bilirsiniz ki bir kere doğdunuz mu bunun artık geri dönüşü yoktur.
Güneşli bir günün sabahına uyanmak içimde yüzlerce iyi niyeti barındırıyordu. O sabah tüm iyi niyetimle uyanmıştım. Günün en güzel saati, elinde bir kahveyle cama yansıyan güneşli bir tebessümle biri bakabilirdi ancak. Sanki dünyanın tüm iyiliğini yüzünde barındırıyordu. Buna inanmıştım. İnandığım kadar da vardı elbet. Zamanın sarsılmaz yansıması, bizi birbirine kenetlemiş ve ortak acılarımız bizi daha sıkı çevrelemişti. Bir insan yanınızdaydı ve tüm dünya yanınızda gibi hissediyordunuz. Tarihe not düşmüştüm. Kasım ayının çarpıcı ve soğuk tarafının içimi ısıtan güzel bir yanı vardı. Hikâyeler sen varsın diye iyiydi. Kış ayları sen varsın diye sıcaktı ve sen varsın diye tüm içimdeki iyi niyetler ortaya çıkmak için yarışıyordu birbirleriyle. Sonra bir fırtına girdi aramıza ve bir yıldızı kaybettik. Kendi doğasında ihanet eden bir insan yavrusu tüm ağlamalarıyla bizi yaraladı, kanadık. Kanattık da. Kaybolan iki yolcu gibi birleşmedi çatallanan yollar ve sonsuzluğa giden düşlerde veda ettik birbirimize. Daralan ve çıkılmayan karanlıkta bulduk ve kaybettik birbirimizi. Bir toz yığını kaldı geriye ve silik yazıların okunmaz hatıraları. Bu çıldırtan yalnızlık ve soğuk beton senin de içini üşütürdü, biliyorum. Biliyorum sual olmayan cevapsız kalan sorular yığını seni de çıldırtıyordu. Dayanılmaz acılarla dolu dünyanın ortasında hissiz bir çocukluğun ışıksızlığı devirdi ve durulduk.
Siz hiç hayatınızın bir dönemini paylaştığınız birini kaybettiniz mi? En yakın ruhlarınızken, en uzak köşelere sürüldünüz mü? Dua etmekten çaresizliğe dönüşen bir pişmanlık yaşadınız mı?
O’ NA…
12.02.23