Bundan 6-7 yıl kadar evvel çalıştığım İmam Hatip lisesine, İsmail Lütfi Çakan hocanın kitaplarından biri gönderilmişti. Tevafuk bu ki dağıtımın yapıldığı sınıfta hoca ile aynı soy ismi taşıyan bir öğrencimiz de bulunuyordu. Latife olsun diye şunu söylemiştim. “ Kitabın yazarı da sizin sülaledenmiş”. Aradan birkaç yıl sonra o öğrencimiz önce Kur’an hıfzını tamamladı. Sonra da kendisi gibi hafızlar yetiştirmek için çalışmaya başladı. Tabi işin bereketi bu ki bu öğrencimize Kudüs, Mekke ve Medine gibi muazzez mekânları görmek genç yaşında nasip olacaktı. Bunlar kelamın sahibinin kudreti ve kelamını öğrenmenin bereketi ile olmuştu. En az bunlar kadar önemli olan istek ve gayretti. Hepsi bir araya gelince rahmet kapısı açılmıştı. Rabbim yollarını açık etsin.
Yazıya bu olay ile başlamanın sebebine gelince yüzyılımızın başında Kur’an hafızları yukarıdaki muameleyi görürken, geçtiğimiz yüzyılın ortalarında hafız olmaya niyet edenlerin nelerle karşılaştıklarını görmemiz içindir. Olayın kahramanı İsmail Lütfi Çakan hocadır. Dönemimizin en önemli hadis âlimlerinden birisidir. Hocanın babası, 50’li yılların Türkiye’sinde Samsun’un Lâdik kazasında yaşıyor. Kaza merkezine genelde Cuma günleri geliyor. İlçe müftüsü İsmail Fevzi Sevük hocayı severek büyük bir saygı ile dinliyor. Her şeyden önemlisi oğlunun da bu şekilde din âlimi olmasını istiyor. Özellikle de hafız olmasını istiyor. Gel zaman git zaman, dersin birinde ileride olmak istediği meslek sorulunca hafız olmak istiyorum diyecektir. Öğretmenin tepkisi ise çok manidardır. “ Neeee, dilenci mi olmak istiyorsun”. O günün şartlarında hafızlığa, dilencilik olarak bakacak zihniyetler mevcuttur. Bugün de maalesef bu kafada olan insanlar vardır. Hoca, ilkokulu birincilik ile bitirince öğretmenleri onu Akpınar İlköğretmen okuluna kaydettirmek isterler. Hatta günün şartlarında yaşı tutmadığı için ilköğretmen okuluna gidememektedir. Yaş büyütme mahkemesi masraflarını öğretmenler kendi aralarında toplarlar. İş sadece babasının imzasına kalmıştır. Fakat babası oğlunun hafız olmasını isteyecek ve imza atmayacaktır. Hatta imam hatip okuluna kayıt yaptırmaya gittiğinde de ona engel olmaya çalışacaklardır. Çünkü imam hatiplerin yüksek öğrenim kısmı yoktu. Sonradan Yüksek İslam Enstitülerinin açılması ile bu ihtiyaç giderilmiş olacaktır. Netice olarak İsmail Lütfi Hoca ilim yolunda ilerleyişine bu şekilde başlamıştır. Bu ilerleyiş Marmara İlahiyat’tan emekli oluncaya kadar kırk yıl boyunca devam eder. Allah ondan razı olsun.
Özetle, bir zamanlar dilenci olarak nitelenen hafızlar için günümüzde aynı anda yüzlercesinin icazet aldığı programlar yapılıyor. Rabbim hikmetini yani Kur’an-ı Kerim’i hakkıyla anlayıp yaşayanlardan olmayı nasip et. Selam ve dua ile
Mustafa AK
Seydişehir AİHL Tarih öğretmeni
mstfknyali@gmail.com