Kimi ona Müslüme dedi. Kimi gülyüzlü anlamında Gülcemal dedi. Hayatı gibi ismini de kısalttılar. “Gülce” dediler. Konya’dan Hadime giderken Kızılçakır köyü var. Onun yazısında nohut biçerken karşılaştık onlarla. Bildin bilemedin 20 aile varlardı. Torosların son göçerleri. Malum yazıdakiler pek sevmez göçeni. Ama onlar farklıydı. Aynı dinden aynı soydandık. İçlerinde 3-4 yaşlarında yanakları allı güllü bir minik vardı. Kendi halinde oynuyordu. Bugün yok aramızda. Elbette cennet kuşu oldu. Ama bu hikaye ya böyle bir son olmasaydı? Ne olurdu onun hayalidir… Göçerin kızı okumaz derler. Ama o hırs etti okudu. Yazın dağlarda kışın evinde zar zor bitti ortaokul. Sınava girmek istedi. Hayali barajı olan şehirde okumaktı. Sonrası zaten gelecekti. Türkçe öğretmeni ile beraber sınav başvurusunu yaptı. Annesinin desteğiyle sınav zamanı köyünde kaldı. Sınava girdi. Artık istediği yere gidebilirdi. Çünkü hayallerine bir adım daha yakındı. Barajı olan şehri Ermenek’i kazanmıştı. Gördüğü kaç şehir vardı ki. Ama orada su vardı. Kurnalardan cılız akıp koyunların içip, insanların ibriklerle doldurduğu çeşmenin yerine köyünden daha büyük bir su. Ermenek fen lisesi küçük dünyanın büyük mekânı. 4 yıl göz açıp kapayıncaya kadar geldi geçti. Şimdi ise büyük sular okyanuslar istiyordu gönlü Gülce’nin. Geçen yıllarda hayalleri de kendi de büyümüştü. Obanın küçük kızı, İstanbul yollarındaydı. Gidip kendi gibi çocuklara geçtiği yolları ve insan hikâyelerini anlatmalıydı. Ömrü göç yolunda geçmişti. Neticede mezun olmuştu. Ailesi mezuniyet programına yeni İstanbul işi elbise ile gelmek istedi. Gülce’nin gönlü razı olmamıştı. Kendisini büyüten anası obada nasıl giyiniyorsa oraya da öyle gelmeliydi. Hayatının en güzel günlerinden birini geçirmişti. Daha güzelini yine bir göl kıyısına kadim Türkmen diyarı Ahlata atandığı gün yaşayacaktı. Bu onun için ve onun gözündeki umuda ihtiyacı olan öğrencileri için yeni bir başlangıç olacaktı… Yazar yine bir yolda giderken Kızılçakır levhasının orada cinayet haberini duydu. Gülce’ye kıymışlardı. Artık cennet kuşu olmuştu. Gülce bu hayalleri yaşayamadan bebe yaşta ömrünü tamamlamıştı. Konuşamadan derdini anlatamadan. Neyin hedefi olduğunu bilemeden. Yazar göz yaşlarını içine akıttı ve şu notu düştü tarihin sayfasına.” Göçe aşinaydı ruhu. Anne karnında başlayan yolculuğu çocukluğa çocukluktan gençliğe oradan olgunluğa ve ihtiyarlığa kadar uzanacaktı. O yolun başında dünya imtihanını tamamladı ve cennet kuşu oldu.” Mustafa AK

Tarih Öğretmeni

mstfknyali@gmail.com