Bu ninni uyutmayacak cinsten. Osmanlı’nın gözbebeği Balkanların hikâyesi. Sultan Murat ile başlayıp yüzlerce yıl devam eden bir fetih hareketi ile Balkanlarda medeniyetimiz başladı. Bu coğrafyadan gitmemiz de kolay olmadı. Abdülhamit döneminde başlayan isyanlar neticesinde en son Balkan harbi felaketi ve son. Binlerce şehit, yüz binlerce muhacir ve orada bekleyen az sayıda muhafız. Bu hikâyenin ilki Elveda Rumeli olmuştu. Gidişin hikâyesi. Hayat kalanlara daha zordu. Balkanları bekleyen bir avuç gönüllü muhafızın sonraki yıllardaki ideolojik ve dine baskıya direnmeleri de takdire şayandır. Bu hikâyenin diziye dönüşmüş hali: Balkan Ninnisi.
TRT’nin Salı ekranını süsleyen bu yapım farklı mesajlar içeren bir yapım. Osmanlıdan kalma bir konakta yaşayan Makedon ve Türk aileler. Vardar Nehri’nin ikiye böldüğü ve Fatih Sultan Mehmet Han’ın ismini taşıyan taş köprü hikâyenin sembolleri. Hikâyemiz günümüz Üsküp’ünde geçiyor. Bin atlı akınların evladı Yahya Kemal’in memleketi. Köprünün bir tarafı Türk ve Arnavutların diğer tarafı Makedonların coğrafyası. Elveda Rumeli’nin Sütçü Ramiz’ini Köfteci Süleyman olarak görüyoruz. Derin bir memleket hasreti ve azınlık psikolojisi yaşıyor. Bu nedenle etrafındaki kimsenin Makedonlar ile iş yapmasını istemiyor. Düğün sahnesi sonrası aniden gelişen aşk ve işin içinden çıkılması zor olaylar. Esas kızın adı Jovanka. Annesi tam Makedon milliyetçisidir. Türkleri ve Arnavutları basite alıyor. Eski Yugoslavya devlet başkanı Tito hayranı. Kızının da kendi gibi olmasını istiyor. Bu arada kocası da bu baskıdan nasibini alsa da içten içe Türk hayranı. Dizinin en ilginç tarafı Üsküp’ün tepesine dikilen haç ve Köfteci Süleyman’ın ailesinin Tito yönetimi tarafından yıkılan bir camiyi yeniden yapma hikâyesi. Evlatlarının mimar olup camiyi yapmasını isterlerken Radyo ve Televizyon okuması ailenin ilk şaşkınlığı oluyor. Evladın da amacı camiyi yapmak ama farklı yollarla… Dizi ilk bölümü ile güzeldi yolu açık olsun.
Senaryoya birkaç ilmi nokta ekleyip yazıyı bitireceğim. Hayat her zaman karşımıza beklediğimiz fırsatları çıkarmaz. Zıtlıklar ortaya koyar. İmtihan oluruz. Aşırı uçtaki iki unsur birbirine ne kadar tahammül edecek veya tavizler verecek. Bir zaman ilmi ve askeri üstünlüğü varken şimdi azınlık konumuna düşen bir toplum nasıl ayakta kalır? Dizinin hikâyesi bu bence. Çoğunluk hiç azınlığı anlamaz mı? Yoksa sağduyulu karakterler her iki tarafta da var mıdır? İlk planda aşk hikâyesi gibi görünen dizinin arka planda tarihi zemini çok geniş. Bana kalırsa kültürel çatışmadan ziyade zamanında birbirleri ile savaşmış ve başkalarının zulmüne maruz kalan iki toplumun hikayesi. Düşman veya dost değil kaderdaş iki toplum. İzleyip göreceğiz Vardar akıp yolunu mu bulacak yoksa iki aşığa set mi olacak. Hikayenin sonu ne olursa olsun bize ait bir coğrafyayı evimize getirdikleri için bu ekibe minnettarız. Salı günleri saat 20:00’de TRT karşısında olmayı unutmayalım. Selam ve dua ile
Mustafa AK
Tarih Öğretmeni
mstfknyali@gmail.com