Bugünkü yazımız hayatımızın her alanında bilfiil karşılaştığımız, selamlaştığımız ve bizlere hizmet eden esnafımıza dair olacaktır. Esnaf, kelime anlamı olarak sınıflar anlamına gelir. Bağımsız çalışan, yaptığı iş sermayeden ziyade kol ve beden gücüne (emeğe) dayanan girişimcileri tanımlamak için kullanılır. Zanaatkâr ve küçük ticarethane sahipleri esnaf olarak anılır. Kısaca tanımı yukarıdaki gibi olsa da onların hayatımızdaki yeri farklıdır. Meslek liseleri gündeme geldiğinde artık çırak yetişmediği meselesi anlatılsa epeyce bir esnaf kolu teknoloji ile birlikte rafa kalksa da esnafımız her daim hayatımızda olacaktır. Bu anlamda Seydişehir eski garaj esnafımızdan Berber Ali ağabeyi tanıtmak isterim.

  Seydişehir eski garajda otobüs yazıhanelerinin orada mini bir dükkân işletmektedir. Abisi ile birlikte toplam 30 yılı aşan esnaflık geçmişi vardır. Şimdi iki dükkân olsalar da eskiden tek dükkân da çalışırlarmış. Seydişehir Muradiyelidir. Herkes Manastır dese de o, köyün adı bir dönem Manastır oldu o yüzden Muradiyelim der. Soğuk kış günlerinde muhabbeti ve çay ikramı olur. Özellikle Konya minibüsü bekleyen insanlar, yaşlılar kışın Ali ağabeyin orada soluklanır. Gençlerle de her zaman muhabbeti sağlamdır. Aynı zamanda dert dinleme, yol gösterme ve danışmanlık ta yapar. Dükkân içinde bazen hararetli tartışmalar olsa da Ali abi ortama hâkimdir.  Gerektiğinde müdahale eder. Ortamı yumuşatır. Espri yapar. Bazen ortamı hüzünlendirir. Âşık Veysel’in Kara Toprak türküsünü İngilizceden de okur. Seyahat anılarını anlatır. Küçük dükkânından hem şehre hem de Türkiye’ye hâkimdir. Epeyce anılar biriktirmiştir. Şehir için hatıraları kaydedilmesi gereken insanların başında gelir. Dükkâna her kesimden her renkten ve her dokudan insan gelmektedir. Her birinin gündemi farklı her birinin gündemi yoğundur. Ama Ali abi her gündeme ustaca vakıf olur. Geleni misafir olarak görür. Müşteriden ziyade dost kazanmak hedeflidir. Müşterinin adını aklında tutar. Bu yeteneği nasıl olmuştur bilinmez. Şehrin nüfus müdüründen daha iyi şehri tanır. Bazen bir amcamız gelir. İlahi okur. Kuran tilaveti yapar. Bir başkası gelir, fıkralar anlatır ve türküler söyler. Bu nedenle tüm berber dükkânları gibi renklidir. Bazen şunu söylerim. Bir ara şehrimize divan edebiyatı ile meddahlık-modern anlamda stend up- yapan bir yazar gelmişti. Bazen derim ki bu vb. dükkânlarda yaşananları anlatsak 40 stand-up malzemesi çıkar. Çok iyi de güldürür. Yalnız güldürmez çoğu zaman düşündürür.

 Yazının temel maksadı şudur. Genel olarak bizlere hizmet eden esnafımıza dikkat çekmek istedim. Toplum olarak ne kadar okumaya kıymet versek bile esnafın bizim için değerini tek bir örnek ile açıklamaya çalıştım. Herkes kendi sevdiği, saydığı ve muhabbeti hoşuna giden esnaf ile işini görür. Bu herkesin kendi tercihidir. Zaten yazı bir reklam yazısı değildir. Yazıya konu ettiğim abi de reklam derdinde değildir. Kendince hatırı sayılır müşterisi ve seveni vardır. Bu nedenle yazı yönlendirme amaçlı değildir. Yazı değerini çok anlamadığımız ve bir kısmı nostalji olup giden esnafa dikkat çekmek amaçlıdır. Yukarıda bahsettiğim sıfatlar aynı iş kolunda veya farklı esnaflık dallarında mevcuttur. Bu nedenle yazı Ali abi de var diğerlerinde yok anlamına gelmez. Yazıyı okurken bu husus unutulmamalıdır. Rabbim tüm esnafımıza bereketli ve helal kazançlar nasip etsin.

Mustafa AK

Seydişehir AİHL Tarih Öğretmeni