Tarihi anlamanın yolu mekânı anlamaktan, mekânı anlamanın yolu da mekâna gitmekten geçer. Son birkaç aydır bu yolda çeşitli ziyaretlerim oldu ve olmaya devam edecek. Geçtiğimiz yıl Ekim ayında 1453 yılından 1923 yılına devletimize başkentlik yapan İstanbul’u Atabey Gençliği Ecdadının İzinde diyerek gezmiştik. Ramazan ayı içinde de Cumhuriyetimizin başkenti Ankara’yı ve orada Millet Kütüphanemizi temaşa etme fırsatını yakalamıştım. Son olarak Ertuğrul Gazi’nin ve 6 asırlık devletimizin ilk başkenti Bilecik-Söğüt’ü gezme imkânım oldu. Şimdi o izlenimlerimi aktaracağım.
  Bilecik’e iki yoldan ulaşmak mümkündür. Otobüsle İstanbul arabaları içinden geçiyor. Diğeri de imkânlara göre hızlı tren içinden geçiyor. Şahsen hızlı treni tercih ettim. Bilecik, Konya’nın zıttı olarak çoğunlukla dağlık bir şehir. Yüzölçümü küçük ve nüfusu az. Tepeler üzerine kurulu olduğu için gezerken zorlanıyorsunuz. Şehir merkezine varmadan sağ tarafta Şeyh Edebali Türbesi yazısını takip ederseniz takriben 30 dakikalık bir iniş yolculuğu sonrası Orhan Gazi’nin yaptırdığı bir mescit, Şeyh Edebali Türbesi ve Tarih şeridi sizleri karşılayacak. Yol boyunca karşınızdaki tepelerde ve indiğiniz yol üstünde yıkılmış camiler göreceksiniz. Bu camiler Yunan işgali sırasında yakılıp yıkılan şehirden kalanlar. Etrafı tamamen ağaçlarla kaplı ve iki tepenin arasında kalan bu vadi yüzyıl önce orada yapılan katliamın sessiz tanıkları. Şeyh Edebali zaviyesinde Şeyh, ailesi, talebeleri ve Alpların kabirleri var. Bu bölgede Osmanlı’nın ilk camilerinden biri olan Orhan Gazi mescidi bulunmaktadır. Bu mescit ve benzerleri Sultan II. Abdülhamit tarafından tadilat, restore veya yeniden inşa ettirilmiş.  Yunan tarafından yıkılan mescitler dâhil aslına sadık kalınarak, Abdülhamit devrinin eseri kabul edilebilir. Burada Sultan’ın devletin asıl kökü olarak gördüğü Söğüt ve Bilecik bölgesine verdiği önemi gösteriyor. Bölgeye istirahat için bir park ve hemen yanına tarih şeridi yapılmış. Tüm Osmanlı padişahlarının biyografilerinin olduğu güzel bir çalışma yapılmış. Her devrin eserlerinden örnekler yer alıyor.
 Bilecik, küçük ve şirin bir yer. Bizim buraların tabiriyle herkesin birbirini tanıdığı bir yer. Dağlık bir coğrafya olması şehirleşmeyi zorlaştırmasına rağmen şehir görülmeye değer. Bölgeler arasında gelişmeye uygun bir coğrafya iken fiziki altyapı buna izin vermiyor.  Nitekim Osmanlı ecdadımızı da bu şartlar batıya ve güneye açılmaya zorlamış. Öğretmen evi şehrin biraz çıkışında ama yürüme mesafesinde. Dedik ya Bilecik Ertuğrul Bey diyarı. Öğretmenevi yakınına dört minareli ve Süleymaniye’yi örnek alan muhteşem bir cami yapmışlar. Caminin ismi: Kayı Boyu Camii.  Heybetli ve şehre tam zirveden bakan bir yere kurulmuş. Öğretmenevi yakınında güzel bir kır kahvesi ayrıca helva dükkanı var. Söğüt ve Ertuğrul Gazi’ye dair izlenimler bir sonraki yazıda olacak. Selam ve dua ile.
Mustafa AK
Seydişehir AİHL Tarih Öğretmeni
mstfknyali@gmail.com