CAMİ İÇİNDEKİ MEZARLIK

 

Osmanlı camilerinin hazire denilen dış kısmında başlarında kavuklu mezar taşları dikili birçok metfun vardır. Anadolu’da da en ücra yerdeki bazı köylerde bile cami girişinde özel mezarlar göze çarpar. Bu hep İslam değil İstanbul özentisinin bir eseridir.

 

Bunun bir adım ötesi de camileri “ölümü hatırlamak” maksadıyla mezarlıkların havlusunun içine yapmak. Ancak benim sözünü edeceğim garabet bunların daha da ileriye götürülmüş şeklidir: Caminin İçindeki Mezarlık.

 

09 Kasım 2015 günü Karamana bir seyahatim oldu. O gün akşama kadar eş dost ziyareti yaptım bu arada akşam namazı için Aktekke camiine gittim. Tesbih çekerken sol tarafıma baktığımda kafalarının arkasında dolu dolu perçem saçlı seyrek şekilde insanlar cemaate ters olarak oturuyorlardı. Bir süre şaşkın şaşkın baktım. O da ne altlarında birer de tabut vardı.

Evet, resmen üzerlerine cenaze şalları örtülmüş onlarca tabut caminin yarısını daha doğrusu girişin sol yarısını kaplamışlardı. Orada sağlı sollu iki saf halinde cemaate her namazda eşlik ediyorlardı.

 

Selatin camilerinde camiin bir köşesinde tek tük gördüğümüz mezar ve yatırlar Ak tekke camiinde tam bir cemaat oluşturmuşlardı. Buna en yakın görüntüyü Konya Şems camiinin içinde izlemiştim geçen yıl: nerede olduğu bile bilinmeyen Şems adlı zat için camiin içine üstü kocaman şal desenli çuha örtülü yapay bir sandukayı açıkça kenara yerleştirmişler gelen geçen okuyordu.

 

Ak tekkedeki durum ise çok ötelerdeydi, aşağıdaki resmi bilgilere göre onlarca mezar hatta sıradan akrabalar camiin içine bir mezarlık oluşturmuşlardı.

 

“Karaman: Aktekke Cami (Mader-i Mevlana Cami-Merkez): 1370'lerde Mevlana'nın Annesi Mümine Hatun için Karamanoğulları'ndan Alaeddin Ali Bey yaptırmıştır. "Mader-i Mevlana Cami ve Türbesi" ya da "Mevlevi Tekkesi" adlarıyla da bilinmektedir. Sağa kaydırılmış taş mihrabın solunda Mevlana'nın annesi, karısı, çocukları ve torunlarının da bulunduğu 21 sandukada mezarlar bulunmaktadır.” (kültür.gov.tr)

 

Allah’ımızın cc tabiriyle “orta bir ümmet” olan bizlerin İran gibi aşırı çok aşırı giderek türbelerin etrafında yuvarlanmamamız tavaf etmememiz el yüz sürüp direk olarak dilekte bulunmamamız, Suudiler gibi tüm mezarları yerle bir edip tesviye etmememiz ve orta bir yol izlememiz çok hoştur. Ancak bence bu hoşluğa Ak tekke camiinin iç manzarası şahitlik etmemektedir. Bu manzaranın dini boyutu ve İslam’a aykırılığı için ayrıca bir makale yazılabilir ben onu değerli hocalarımıza bırakıyorum.

 

Şimdi düşünüyorum öyleyse şu soruları sormam lazım:

Bir: caminin içine mezarlık kurmak İslami bir adet mi yoksa bid’at midir?

İki: birer heykeli andıran o kavuklu kafaların caminin içinde ne işi vardır.

Üç: bunlar normaldir, burası bir tekke diyorsanız camiin bu tekkenin içinde ne işi vardır.

Dört:  hem tekke hem de cami bir arada olamaz mı? diyorsanız: bu mezarların hatta kabristanın ve heykeli andıran kavuklu başların burada ne işi vardır?

 

Şunu da ifade edeyim ki burada metfun zatlarla bir işimiz yok Allah onlara rahmet buyursun eğer şefaat yetkisi verilirse şefaatlerini de umarız. Bu zatların Hz Mevlana’nın annesi de dahil şu andaki durumdan memnun olduklarını da sanmıyorum.

 

Ak tekke içindeki mezarlıkta büyük bir zatın annesinden sıradan bir akrabasına kadar her türlü insan vardır bu durumda bir de fırsat eşitsizliğinden söz edilebilir: bunlara günde beş kere Fatiha gönderilirken ücra yerlerdeki milyarlarca Müslüman melül melül bir Fatiha beklemektedirler. Ama yüce yaratanın onlara eşit muamele edeceğinden eminiz, bizim dememiz yetkili insanlaradır.

 

Düşünüyorum, nice hocalarımızın halkın önüne geçip “telkin yoktur, alt üst yoktur vb” diye en azından alt yapısı bulunan uygulamaları yok etmeye çalışırken Ak tekkedeki bu duruma ne demektedirler?

 

Eğer sayın hocalarımız başta müftümüz olmak üzere: bu resmi bir uygulamadır diyorlarsa bu konuda bir şerhleri var mıdır? (12 / 11 / 2015 Karaman)

 

Saygılarımla!