Sonbahar geldi ve geçiyor handiyse…

Soğuklar başladı… 

Soğuklar ve her türlü hastalık ile her türlü kirlenmeler…

“Toprağı kirlerinden arındırır bir yağmur.”

Nurullah Genç’in Yağmur şiirinden bir mısra bu.

Nurullah Genç, Diyanet’in Naat yarışmasında birinci olmuştu.

Gerçekten de o yıllarda hemen herkesin dilindeydi bu şiir.

Unutulmasın ne olur!

Yağmura benzetiyor peygamberi şair.

Fuzuli de meşhur Su Kasidesi’nde suya benzetmemiş miydi?

İşte su ve şiir medeniyetine sahip oluşumuz, o medeniyetin söz ve sevgi nimetlerinden yararlanmamız böyle şairler eliyledir.

Aziz dostum Nurullah haylidir gözükmüyor. 

Sevgili Şükrü’yü de uçmaya gönderdik.

Zaten Anestü Nara’dan işaret etmişti nasıl gideceğini…

Nereye gideceğini…

Sonbahar geldi, geçiyor…

Soğuklar birden bastırdı.

Mevsimlerin en sert değişeni, en sert virajlara sahip olanıdır sonbahar.

Yapraklar doldurdu kaldırımları…

Hüzün ve melal ufkundayız şimdi…

Sonbahar medeniyetimizin sonbaharı olmasın.

Ama oluyor işte…

Her tarafta yurtlarımızın –İslam topraklarının- içine içine işlemiş maalesef; kan içicilik, kötü yönetim, irtikap, suiistimal, pusu, kalleşlik, adam kayırma, saltanat, şaşaa, lüks düşkünlüğü, tüketim köleliği, çarpık ve sonradan görme kapitalist özentilik…

Daha neler neler…

Yağmur ormanları yanında çölleşme…

Aşırı su kullanımı ile kıt su kaynakları yönetimi…

Seller, taşkınlar, bulaşıcı hastalıklar…

Susuzluk, kuraklık, çölleşme…

Orta Afrika ülkeleri tekrar eski sömürgecilerinin kontrolüne girmeye başlıyor ne yazık ki…

Kuzey Afrika zaten karıştırıldı ve sözde Arap Baharı ve demokrasi rüzgarları yalanlarıyla şimdi tam bir dış müdahalelere her zaman açık ortamlar ve de-stabilizasyon…

Artık bu ülkeler ne demokrasiye kavuşabilirler, ne de güçlü liderler çıkarabilirler…

Kuzey Afrika Akdeniz ülkeleri ve Ortadoğu yani karıştırıldı; içinden çıkılmaz bir siyasi ve ekonomik yapı kurgulandı. Batı her vakit müdahale edebilecek duruma geldi.

Kendi içlerinden çıkış yolu da bulamaz durumdalar artık…

Bu virüsün bize de bulaşması kaçınılmaz gözüküyor; Allah korusun.

Bir İslam medeniyetinden ve Batının Çöküşü’nden artık bahsedilmiyor.

IŞİD ve benzeri selefilik ötesi akımlar bizzat İslam âlemi için tehdit…

Terör ile İslam’ın yan yana anılması kadar abes bir yaklaşım yoktu; ama artık garipsenmiyor, hatta Müslümanlar dilinde de silsile-i meratip bir söylem oldu.

Yağmur yağmalı, bereketin sembolü yağmur…

Belki de felaketin, tufanın kaynağı yağmur…

Yıkıp götürmeli…

Silip süpürmeli…

Toprağı kirlerinden arındırmalı…

Tevfik Fikret ne güzel tarif eder yağmuru:

Tevfik Fikret ne güzel tarif eder yağmuru:
“Küçük, muttarid, muhteriz darbeler 
Kafeslerde, ramlarda pür ihtizaz 
Olur dembeden nevhager, nagmesâz 
Kafeslerde, ramlarda pür ihtizaz 
Küçük, muttarid, muhteriz darbeler.. 

Sokaklarda seylâbeler ağlaşır, 
Ufuk yaklaşır, yaklaşır, yaklaşır; 

Bulutlar karardıkça zerrata bir 
Ağır, muhtazır dalgalanmak gelir; 

Bürür bir soğuk gölge etrafı hep, 
Nümâyan olur gündüzün nısf-ı şeb. 
Söner şimdi, manzûr olurken demin 
Heyulası karşımda bir âlemin 

Açılmaz ne bir yüz, ne bir pencere; 
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere. 

Geçer hoş sokaktan, hayalet gibi, 
Şitâbân ü puşideser bir sabî; 

O dem leyl-i yâdımda, solgun, tebâh. 
Sürür bir kadın bir ridâ-yı siyâh. 

Saçaklarda kuşlar - Hazindir bu pek! 
Susarlar, uzaktan ulur bir köpek. 

Öter gûş-i ruhumda boş bir enîn, 
Boğuk bir tezâd-ı sükûn u tanîn: 

Küçük, pür heves gevherin katreler... 
Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz 
Olur muttasıl nevhager, nağmesâz 
Sokaklarda, damlarda pür ihtizaz 
Küçük, pür heves, gevherin katreler...