Çobanlık Okulu’nda hangi spor kolları vardı acaba?

Çobanlık Okulu, modern anlamda ilk Bursa’da açıldı. Bundan tam 130 yıl evvel… Ankara Numune Çiftliği’nde de ikinci çoban okulu açılmıştı. 1898 tarihinde…

Halkalı Ziraat Mekteb-i Âlisi’nden sonra Bursa’da açılan bu okul zirai eğitimin önemli aşamalarından birisi..

Malum, Tarımsal Eğitimin başlangıç tarihi olarak Halkalı Ziraat Mektebi’nin açılış tarihi esas alınır. 

Fakat Çobanlık Mektebi’nin açılması kararı, zirai işlerin sahada pratik geliştirmeler için modern anlamda açılan okullar arasında olağanüstü bir girişimdir bana göre. 

Bu okulda spor denince belki Halkalı’daki gibi pehlivanlık yani güreş sporu akla gelmeli. Halkalı Ziraat Okulu’nun ilk mezunu, bu okulu birincilikle bitiren Mehmet Âkif Ersoy’du. İstiklal Marşımız’ın şairi Akif… Aynı zamanda pehlivandı ve onun güreş tuttuğunu Darülfünun’daki ya da mûsıkî cemiyetindeki dostları dahi bilmezdi. 

O yüzden Mehmet Âkif’in Türk milletine sembol – idol olarak düşündüğü Asım’ın nesli, güreş tutardı. Muhtemelen buz pateni hiç yapmadı…

Buz pateni sporu ile ilgili okullarımızda daha düne kadar bile bir branş olduğunu düşünmüyorum.

Şunun şurasında buz pateni ile ilgili Türkiye daha emekleme devresinde…

Öyle dünya çapında olmayı bırakın buzun üstünde doğru dürüst durmak bile marifet bu ülkede.

Televizyonlarda yıllardır izleyip dururuz da bizden birinin paten yaptığını görmedik.

Ta ki çoban Menderes Eren’e kadar…

ÇOBAN ŞAMPİYONUN DİĞER ÇOBANLARA DERSİ

Menderes Eren, 130 yıl önce yazılan çoban makalesindeki hususiyetlerin hepsini taşıyor. Erzurum’un Palandöken bölgesinde çobanlık yapıyor.

Fakat bir çoban okulunda okumamış o. Spor Bilimleri okuyor.

Alaylı çoban yani… 

Fakat Menderes’in çobanlık dışında bir uğraşı daha var.

Buz pateni yapıyor. Sürat pateninde uçuyor âdeta… 

Düşünün buzun üstünde sürüyü otlatıyor.

Ne ilginç olurdu değil mi?

Menderes şampiyon. Türkiye’de o kadar zengin aile çocukları buz patenlerine götürülüyor, ayakta durabilsin diye… Menderes Eren bir yandan çobanlık yaparken bir yandan da kayarak ülkesine uluslararası yarışmalarda madalyalar kazandırıyor.

Erzurum’da ailesiyle birlikte çobanlık yapan Menderes Eren, 4 yıl önce başladığı sürat pateninde, Türkiye’nin Avrupa şampiyonalarında yarı final koşan ilk sporcusu olma başarısına, Katar’da katıldığı şampiyonada 4 altın, 1 gümüş madalya ekledi.

Palandöken’de çobanlık yaparak geçimini sağlayan Mezher ve Sultan çiftinin 6 çocuklarından en büyüğü olan Menderes 21 yaşında…

Menderes hem çobanlık yapıyor, hem buz pateni yarışmalarına katılıyor, madalyalar kazanıyor, hem de Atatürk Üniversitesi’nde okuyor. 

Atatürk Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi’nde öğrenim gören ve kayaklı koşuyla başladığı spor yaşamını sürat pateni dalında sürdürüyor. 2011’de Erzurum’da yapılan Üniversiteler Kış Oyunları’ndan bu yana bu daldaki gayreti büyük başarılara imza atmasına sebep oldu.

Almanya’da geçen yıl düzenlenen Sürat Pateni Avrupa Şampiyonası’nda yarı final koştu Menderes.

Bu ay yapılan Uluslararası Katar Sürat Pateni Kupası 2015 yarışmasında, Türkiye’ye bireysel olarak 3 altın, 1 gümüş, takım arkadaşı Muhammed Karadeniz ile koştuğu bayrak yarışında da 1 altın madalya kazandırdı.

Hırsı ve azmi sayesinde kısa sürede milli takım kaptanlığına getirildi Menderes. Arkadaşları ona “Kral” diye hitap ediyor. Milli sporcumuz Menderes Eren, Güney Kore’de yapılacak 2018 Kış Olimpiyatları’na kota almayı hedefliyor.

“Menderes Eren, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 5 yıl önce başladığı bu spor bıranşında başarılı olmak için çok çaba harcadığını ve sonunda takım arkadaşlarıyla birlikte başarılı sonuçlar elde ettiklerini söyledi.

Sürat pateninde öncelikli hedefinin olimpiyatlara katılma hakkı elde etmek olduğunu belirten Menderes, “Bir ay sonra Rusya’da Avrupa şampiyonası var. Rusya ile aramızda bazı sıkıntılar olması nedeniyle belki gidemeyebiliriz ama çalışmalara devam ediyorum. İnşallah sıkıntı çözülür ve giderim. Ben orada da en iyi dereceyi elde etmeye çalışacağım. Asıl hedefim, 2018 Kış Olimpiyatları’na kota almak ve orada en iyi dereceyi elde etmek” diye konuştu.

Çoban Menderes Eren’in Rusya’da yarışmaya katılması için buradan iki başkana sesleniyorum: “Ne olur bu savaşı durdurun. Sporu öne alın. Spor alanlarında yarışalım. Çocuklarımızı öldürmeyelim. Çocuklarımızı sporda, ilimde, edebiyatta, sanatta ve çobanlıkta yarıştıralım.”

Kendi sürülerinin çobanlarıdır devlet adamları…

Sürüyü iyi tanımak, onun verdiği mesuliyeti paylaşmak mecburiyetindedir. 

Kendisine tevdi edilen ne varsa onları iyi tanımalıdır çoban…

Çobanlar boş zamanlarında kavga edeceklerine buz pateni yapsalar daha iyi olur.

Buna en iyi örnek de Menderes Eren…

Menderes bize çok şey öğretti.

Bence Asım’ın nesline en iyi örneklerden biri Menderes…

Aziz Sancar’dan sonra en çok gururumuzu okşayan, bizi ümitvar eden haber Menderes Eren ile ilgili haberler… 

Bir çobanın Rusya’da yarışması ve sürat pateninde rakiplerini geçerek madalya alması inanın ki Nobel ödülünü almak gibi bir şey…

Gençler için Aziz Sancar’dan sonra yeni bir idol de Menderes Eren bence…

*Zirâ’at ve Sınâ’at Tercüme-i Fünûn Odaları, 16 Cemâziye’l âhir 1302 (2 Nisan 1885)

ÇOBANLIK İLMİNİN TARİHİ

Çobanlık üstüne Ziraat Vekâleti 130 yıl önce atılım yapmış ve eğitim kurumu açmanın dışında yayımlar da yapmıştır. Bunlardan birinde şöyle yazıyor:

“Bir memlekette husûl-i sa’âdet hâli bi’l cümle sanâyi’in akdemi ve belki mütevakkıf ilmi olan zirâ’atin terakkisiyle vücuda gelebilip bu ise anınla iştigâl ederek derece-i servet ve iktidarıyla mütenâsib olacağından erbâb-ı zirâ’atin kesb-i refâh hâl edebilmeleri için lâzım gelen vesâit ve âsâr ne kadar teksîr ve ta’ammüm eder ise ol bâbdaki fevâdinde o kadar tezâyüd edeceği vâreste-i şek ve irtiyâbdır.

İşte bu hakikate mebnidir ki Fransa mü’elliflerinden Ernest Manolet tarafından ‘çoban’ unvanıyla meydân-ı intişâra konulan eserin tercümesi tensîb olunmuşdur.

Zürrâ için bir iyi çobana mâlik olmakdan daha ehemmiyetli hiçbir şey yoktur denilebilse mübalağa edilmiş olmaz. Filhakika çoban, üzerine en ziyade mes’ûliyet terettüb eden bir hizmetkârdır. Çünkü iyice bakıldığı hâlde vâridâtın bir menba’ı sahîhi ve düçâr-ı ihmâl oldukları sûretde mûcib-i felâket ve harâbi olan sürüler, doğrudan doğruya kendisinin nezâret ve idâresi tahtına verilmişdir.” 

Çobanın hayvanlara muhabbet beslemesi gerektiği de yazılıdır bu metinde.

Sürüleri doğru gütmek, ihtimam göstermek, itina ile bakmak ve hastalandıkları zaman bunu anlayabilmek, ayrıca yemlerini tedarik edebilmek, yatacakları zemini ayarlamak çobanın meziyetleri arasındadır. Hayvanların müptela oldukları hastalıkları keşfetmek de çobanın asli vazifeleri arasındadır.

Keşfetmek ve çarelerini araştırmak.. 

“Hasta oldukları zaman onlara ibtida ne yolda bakmak lazım geldiğini bilmek için çobanların sıhhate ve baytarlığa müteallik bazı malumatlara vakıf olmaları icap eder.”

Ayrıca çoban cesur da olmalıdır.

Çoban soğuk ve yağmur sebebiyle ağılın yerini değiştirmek ve çitleri nakletmek için ekseriye gece yarısı çıkmaya mecbur olduğundan merkumun dinç ve sağlam olması ve hayvanları kurtların hücumundan muhafaza etmek için epeyce cesur bulunması iktiza eder.

Çoban pek genç olmamalı, çok da yaşlı olmamalıdır.

“Kendisine tevdî olunan hayvanların cümlesini tanımalıdır.”*