Şehir Ölürken Kente Serenat Düzmek

Lütfü Şehsuvaroğlu

01-01-1970 03:00

Hürriyet gazetesinin bir ekini gördüm.

Bir ismi yoktu bu gazete ekinin ama çok iddialı, çok havalı idi. Memlekete çok büyük hizmet yaptığını zannedenlerin gururlu resimleriyle süslenmiş ve kocaman kocaman gökdelenlerin marifet gibi sıralandığı bir ekti bu…

Gelişen Bölgeler zirvesi Ankara manşetteydi.

Yani ki:

Sign of the City Awards diye ne kadar uluslararası olduklarını da işaret eden İngilizce başlıklar atmışlardı.

Şehri mahvedenler marifetleriyle öğünüyorlardı.

AVM’lerin ne kadar büyük ihtiyaç olduğunu, mevcut dikey yapılanmanın ne kadar yetersiz olduğu, daha fazla arsa üretmek gerektiği, büyümenin de bundan başka bir şey olmadığı vurgulanıyordu.

Birinci sayfanın bir başka sloganı da: “Gayrimenkulün Yeni Yıldızı Ankara”.

Spot da şöyle:

“Hürriyet’in gayrimenkul sektörünü teşvik ve sektör sorunlarının çözümüne destek sağlamak amacıyla gerçekleştirdiği ‘Gelişen Bölgeler Zirvesi’nin yenisi Ankara’da gerçekleşti.”

Zayıf Türkçesine takılmayalım dedik ve sayfaları çevirdik.

Belki Kentsel Dönüşüm Talanları, Yalanları üzerine bir şey bulabiliriz umuduyla…

Hani muhalefet yapabildiğini düşünüyor ya bu gazete; ola ki içinde yeşili korumak, Ankara’nın tarihi dokusunu korumak, büyümenin ve gelişmenin dikey büyüme, AVM, towers, plaza gibi şeylerden ibaret olmadığı üzerine yerinde tespitler vardır diye düşündük.

Ne gezer?..

Meğerse bunlar mevcut iktidarın şehirleri rantiye torbasına döndürmesini yeterli görmüyorlarmış.

Daha fazla gayrimenkul, daha fazla dikey büyüme, daha fazla AVM, daha fazla towers, daha fazla plaza, daha fazla beton yığınları istiyorlarmış.

İnşaat sektörü Türkiye’nin yegâne büyüme alanı kabul edildiğinden beridir, “benim oğlum bina okur, döner döner yine okur” ezberinden başka bir şey görmüyoruz maalesef…

Tarihe sahip çıktığını, hani Osmanlı’nın torunları olduklarını sananlar atalarının gözde miraslarını bile pervasızca yok etmeyi, süpürmeyi, kişiliksizleştirmeyi, her taraftan iğreti duran irileşmeyi usul haline getirdiler.

O güzelim emanet şehirler birer kentsel dönüşüm talanı haline geldiler.

İstanbul’un ırzına geçtiler. Namusunu lekelediler. Firavunların piramitleri bunların yaptıkları o korkunç binaların yanında ne kadar masum kaldı.

Tarihi doku kirletildi. Şehrin silueti bozuldu. Nefes alamaz hale soktular mahalleleri…

Her tarafta rantiye, her tarafta inşaat, her tarafta beton yığınları…

İstanbul’da yapılan acımasızlık, pervasızlık, hadnaşinaslık Ankara’da daha terbiyesizce yapıldı.

Geçenlerde İzmir’e gittim. Orada da…

Bu işin sağı solu da kalmamış…

Bütün belediyeler elbirliğiyle rantiyeye omuz vermişler.

Bütün belediyeler o korkunç tarih ve kimlik yağmasına kaşık kaşık, kepçe kepçe, tabak tabak, tencere tencere koşmuşlar…

Her biri yağmadan nasibini almış…

Bravo yani, bu mudur sizin şehircilik ve çevre anlayışınız?..

Bu mudur yani sizin kentsel dönüşüm planlarınız?..

Solcu Çankaya Belediyesi de, solcu Yenimahalle Belediyesi de aynı ideolojik donanımda!..

Aynı büyüme hedeflerini kabul etmişler…

Hele hele Yenimahalle’de bir beton yığını var, ödül almış…

Hayret, nesine ödül vermişler acep?

Tarım arazisinin nasıl talan edilebileceğine ve en çirkin beton yığınının taban suyu yüksek böyle bir havzaya nasıl kondurulabileceğinin cüretine mi?..

Beyler ve uzmanlar toplanmışlar yabancı sermayenin şikayetlerini de sıralamışlar.

İmar planlarından duydukları rahatsızlıkları dile getirmişler…

Dikey yapılanmaya karşı çıkılmaması gerektiğini ifade etmişler.

Hele bir tanesi var üstelik CHP milletvekili, AVM’lerden şikayet edenlerin AVM’lerden çıkmadıklarını, AVM’lerin Allah’ın emri olduğu vecizesini yumurtlamış…

Bu günah hepimize yeter

Evet bu birlikte işlediğimiz günah bütün soyumuzu kurutmaya yeter de artar bile…

Bize emanet edilen şehri öldürdük.

Şehrin katilleriyiz biz.

Gözümüzün önünde cinayet işlendi ve biz, hepimiz buna seyirci kaldık.

Katillerle işbirliği yaptık.

Şehir ne demek?

Şehir insan demek, şehir tarih demek, şehir Medine demek, şehir İslam demek, şehir Hak demek, Hukuk demek, şehir Allah’ın içimizdeki hareketi demek, vicdan demek…

Biz şehri öldürürken aslında içimizdeki Allah’ı öldürdük.

Bütün iman tahtalarımız çatırdadı, kırıldı, parça parça oldu.

Katil artık cinayet aletiyle övünebilir.

Artık karşısında rüku edeceği hiçbir kutsalı kalmadı…

Mabetler mahzun, çekingen, yanıyor…

Sadece Diyarbakır’daki o mübarek caminin yakılışına ağlayamayız.

Bütün bütün öldürülen şehrimize ağlamalıyız.

Çünkü bu şehirde cami fikri yok edildi.

Üstat şehrimize “cami mihverli medeniyet” derdi.

Cami mihverli medeniyet ne demek? Cami asıl ve merkezde, her şey etrafında anlamlı bir dönüş trafiğinde…

Medreseler, külliyeler, eğitim kurumları, çarşı pazar sonra arka arkaya uzanan daireler, halkalar…

Çarşı pazardan sonra mahalleler…

Merhabası olan sokaklar…

Komşu hakları… Kapısı açık bırakılan yan kapılar… Güvenlik ve huzur iklimi…

Merhabası olan sokaklar, cumbalı evler, bakkal amcalar, veresiye defterleri, tuz hakkı ekmek hakkı…

Bütün bunlar yok olursa şehir yok olur.

İslam yok olur…

Allah ölür… Onu öldürmeye ne hakkın var?

İslam şehre indi. Yani Medine’ye… Mekke’ye…

Şehir olmazsa geriye ne kalır ki?

Kupkuru bir hiç…

Katliamı yapmışlar… Üstüne çıkıp bir de seviniyorlar…

Bir Allah’ın kulu çıkıp da “durdurun bu cinayeti, bu gün ortasında işlenen…” demiyor.

Daha ortaokul sıralarında yazmıştım.

Nurettin Topçu’nun Hareket mecmuasında da yayınlanmıştı…

Üstelik o zamanki çevre ve şehir talanı bugünküler kadar değildi.

“Artık yeter ey koca kent

Ey karman çorman binalar

Ey beynime dikili taşlar

Sokaklar, vitrinler ve lambalar

Neden her cinayetin 

Her sonu gelmez intiharın 

Sebebinde siz varsınız

Ve neden açlığın, susuzluğun ve terin sebebi hep siz…

Ve akan bunca kanın…

Durdurun bu cinayeti artık

Bu gün ortasında işlenen…”

DİĞER YAZILARI Kubbeyi Yerine Koymak ya da Kubbeyi Yere Koymamak 01-01-1970 03:00 ŞEHİT VE ANNESİ 01-01-1970 03:00 Hayat ile Eser 01-01-1970 03:00 HER 12 MART GELENDE İKİ PARÇA OLURUZ 01-01-1970 03:00 MESLEĞİ OLMAYAN ADAMIN AHLAKI OLUR MU? 01-01-1970 03:00 BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’İN MİADI DOLDU 01-01-1970 03:00 KİTAP OKUMAK VE FİKİR İNŞA ETMEK ÜZERİNE 01-01-1970 03:00 HERKESİN BİR MUAVİYESİ VAR DURUR İÇERİSİNDE 01-01-1970 03:00 Yavaş Şehirler 01-01-1970 03:00 Kitap Düşmanları Kütüphane Katliamcıları 01-01-1970 03:00 Alevden Ata Binen Şair: Şükrü Karaca 01-01-1970 03:00 170 YIL 01-01-1970 03:00 Sarıkamış’ta 90 Bin Şehit Verdiğimiz Doğru mu? 01-01-1970 03:00 Yunus'u doğru anlıyor muyuz? 01-01-1970 03:00 SARIKAMIŞ 01-01-1970 03:00 GELECEK KURGUSU YAPABİLİYOR MUYUZ? 01-01-1970 03:00 ÇOBAN VE BUZ ÜSTÜNDE KAYMAK 01-01-1970 03:00 MEKTUP ÜSTÜNE 01-01-1970 03:00 Toprağın İdeolojisi ve Anadolu Mayasının Burçları 01-01-1970 03:00 KARE’NİN İÇİNDE NE VAR? 01-01-1970 03:00 ÖMÜR-KIZILELMA 01-01-1970 03:00 ULUSLARARASI POLİTİKADA KAÇ SENARYO YAZABİLİRSİN 01-01-1970 03:00 TOHUMUN ÖNEMİ 01-01-1970 03:00 KÖPRÜ OLABİLMEK/KÖPRÜ YAPABİLMEK 01-01-1970 03:00 ALLAH’A ADANMADIKTAN SONRA 01-01-1970 03:00 DERSİMİZ SOSYOLOJİ 01-01-1970 03:00 KARİZMATİK LİDER 01-01-1970 03:00 ŞEHİRCİLİK ÇALIŞTAYI BAŞLIKLARI 01-01-1970 03:00 KARARLILIK VE ADANMIŞLIK 01-01-1970 03:00 YAĞMUR VE SONBAHAR 01-01-1970 03:00 TESTİS YA DA TESTİ PEŞİNDE KIVRILAN S’LER 01-01-1970 03:00 TERÖR İTTİFAKININ ARKASINDAKİ GÜÇLE HESAPLAŞABİLMEK 01-01-1970 03:00 Yeniden Başlamak 01-01-1970 03:00