HASRET TAKVİMİ
Hasret takvimi deyince neler canlanır hayallerimde neler neler…..
Bildiğimiz takvimlerden değildir bu hasret takvimi.
Bu ortaokulda yurtlarda ailemizden uzaklardayken, yaptığımız bir takvimdi. Takvimin ilk yaprağı veda anı, son yaprağı kavuşma anıydı.
Bu kimi zaman okulun ilk günü kimi zaman son günü, kimi zaman onbeş tatil, kimi zaman beklemediğimiz ansızın bir kavuşmaydı.
Aslında ailelerimize kavuşma günü olarak saydığımız takvimin son yaprağının, okulumuzdan arkadaşlarımızdan ayrılmanın onlara vedanın başlangıcı olduğunu o zamanlar nasıl bilebilirdik?
Veda, deyince çoğu insanların bazıları bunun hüzünlü bir duygu olduğunu sanabilir. Ben ise onun arasıra yaşanılması gereken duygu olduğunu düşünürüm. Zaman zaman vedayı aradığım olur. Veda; aslında sevenlerin türküsüdür. Ayrılığın türküsüdür. Yeniden kavuşmanın hayalidir.
Veda anında çıkar gerçek sevgiler.. Bütün düşüncelerin, dünyalık hesapların bir anda kaybolduğu, yalnız sevginin ortaya çıktığı bir andır.
Bir insanın kalbine girdiğinizin belgesidir belki. Bir kalp ile yarenliğinizin ispatıdır.. Demeli ki bu, bu dünyanın cennetidir. Diyor ya hani Muhammed İkbal" Ömrüm boyunca bu dünyanın cennetini arardım. Buldum.! Bu dünyanın cenneti bir kalbe girebilmekmiş"
Yeri gelmişken veda anlarının hazzından biraz bahsetmek isterim. Kimileri yağmur sonrası toprak kokusunu, banyodan çıkmış bir bebeğin kokusunu, kimileri de kahve kokusunu çok sever. Onlar için ulvi bir şeydir bu..Saydıklarımdan farklı olsa da benim hazzımda bu işte.. Veda anının hazzı. Bazen bu anları yaşamak isterim. İçimde eksikliğini hissederim. Kendimi Aşti’de(*) bulduğum anlar olur. Ayaklarım sürür götürür beni.. Otobüslerin önündeki insanları izlerim. Koşuşan, bağrışan insanların arasından sıyrılır, sevgilisine sımsıkı sarılan bir kız. Bir anne oğluna yalvaran gözlerle bakar. "Aman guzum, aslan goçum, pehlivanım poşetine yağlı koydum. Mola da onu ye emi"... "Ceylan Bakışlı gızım. Gazaklarını geymeyi ihmal etme. Geceleri yolda yalnız yürüme.” "Arı söğüdü akıllı öğüdü sever derler de,
İnsanın yüreğinden parça parça dökülür sanki, veda anlarında dudaklardan dökülen tembihler..Diğer tarafa döndüğünde sımsıkı yârine sarılan kız tam binecekken otobüse dayanamaz koşar gelir yeniden sarılır. Delikanlı başka tarafa bakarmış gibi kafasını çevirerek saklar gözyaşlarını. Otobüse binen biz olsak; otobüsümüz bir nokta haline gelecek kadar uzakta olmamıza rağmen sanki bizi görüyormuşlarmış gibi el sallamaya devam ettiklerini düşünürüz. Sevilmenin mutluluğunu böylece vedanın kucaklarında buluruz.
Diyorum ya bu sevenlerin türküsüdür diye....
Giden arabanın arkasından su söken annenin dudaklarından dökülen bir şiirdir..
Hani diyor ya Özbek Atalar Şiiri
"Va'da vafo bilan so'zda bo'lmaydi,
Aql boshdadir ko'zda bo'lmaydi.
Suratiga emas siyratiga boq,
Go'zallik qalbdadir yuzda bo'lmaydi.
(Veda ile vefa sözde değil,
akıl baştadır, gözde değil,
yüzüne değil kişiliğine bak,
çünkü güzellik kalptedir yüzde değil),
Çeviri: Doç.Dr. Hüseyin Özbay, EbaBekir Cambolat
AYB DENEME ATÖLYESİ, Veda-Vefa Konusu 2013 Aralık I.Hafta
(*)Aşti: Ankara şehirlerarası otobüs terminali