SABUN KÖPÜĞÜ

      Sıcak bir günde bir adam buz satıyordu ve etrafa şöyle yalvarıyordu "Kardeşlerim! Sermayesi buz olan bu adamdan alışveriş yapın..Çünkü, birazdan tüm buzlar eriyecek, sermayesiz kalacağım." Firdevsi'nin bu örneklemesi ancak bir sabun köpüğü kadar sahip olabildiğimiz değerlerimize en güzel örnek bence.

Zamanda öyle değerlerimizden biri değil mi?.

      Zamanın ne kadarını elde tutabiliriz? Bir bakmışız avucumuzda, bir bakmışız yok olmuş gitmiş. Engel olabilir miyiz? Zaman öyle bir kasetçalar ki, geri tuşunu evdeki küçüklerimiz koparmış sanki. Geri tuşu çalışmıyor ancak ileri tuşunun Maşallah'ı var. Zaman örnekteki gibi eski bir kasetçalar olsa, yaşadıklarımızda o zaman birer kaset olurdu. Kimisinin kaseti 90’lık, kimisi 60’lık, kimisi de 45’lik. Kimisinin süresi belli değil, baştan sarmış dolaşmış, bantı koparmış. Bazılarımızın kaseti arabesk çalmakta, bazılarımızın ki potpori.. Yasaklanan listesinde kimi, TRT’nin çok sevilenler serisinde kimisi de

      Öyle kasetler vardır ki bir şarkısını seversin, ama dokuz şarkıyı dinlemek zorunda kalırsın. Bir şarkıyı piyasaya sürmek için 45’liğini önemsiz şarkılarla doldururdu kimisi... Ancak; ben bestseller de dinledim. Hatta nadiren de olsa iki kaseti bir piyasaya sürenler de olurdu.

Güzel bir an için, hayatın kalanını ıskalayanlardan mıyız yoksa dolu dolu yaşayan nadir insanlardan mıyız?

Zamanı satın alabilecek geri getirebilecek olanınız var mı?

Bir saniyesini garanti edemediğimiz, geri alamadığımız zamanın doğru ve yerinde kullanılması gerekmez mi?

Bir saniye.... Bir dakika... Hiç düşünüyor muyuz neleri kaybettiğimizi?

 

      Tv başında veya sanal sosyal ortamda geçirdiğimiz o zamanlar. Amacı dışında tüketilen ömürlerimiz.Öyle değerli ki o saniyeler, yerinde kullanana bir madalya da getirebilir, bir hayat da bağışlar.

      Kuzey Irak'ta askerlik yapan bir ağabeyime bir saniye nedir diye sorsak;"Bir saniye, benim ayaklarımdır" der. "Bomba geliyor kaçın " diye bağırarak kendini yana atmış da hafif yara ile sıyrılmış. Ama arkadaşı onun kadar hızlı olamamış. O, takma bacakla hayat süren kahraman gazimiz şimdi.

      Etiyopyalı Milli atletimiz Elvan'a sorsak; “saniye nedir?” diye, “Olimpiyat tarihinde hiç altın alamamış Türkiye'ye büyük bir sevinç yaşatmak” diye açıklardı belki saniyeyi. Pekin Olimpiyatlarında 1500 metreyi uzun süre önde götürürken, rakibinin son saniye ataklarına cevap veremeyen Elvan kızımız Olimpiyat ikincisi olmuştu. Ama o yine kazandı, çünkü o zamana kadar alınmış en iyi Türkiye ve Avrupa derecesini yapmıştı. Kaybettiği saniye bile onun kahraman olmasına ve belki bütün hayatı boyunca kendisine yetecek maddiyatı kazanmasına engel olamadı.

      Böyle dolu bir hayatı hangimiz kazanabildik? Hangimiz dünyayı değiştirebildik? Bütün tabuları tek tek yıkabildik?, Bir saniyeyi, bir dakikayı, bir saati böyle güzelliklere ayırabildik?

      Ben, saçımı pek taramam, kendime bakım da yapmam ama sık sık konuşurum aynadaki dostumla. "Sen bu yaşına kadar ne yaptın? Hangi saniyeni değerlendirdin?" Ne kadar konuşsam da mutlu ayrıldığım az olmuştur aynadan. 45’lik kasette sevilen bir parça olamadı hayatım. Hayatın koşuşturmacası ile, beklentilerle, hedeflerle geçti ömrüm. Hoş, hiçbirine de ulaşamadım ya. Ben de bir gün "Artık yeter! Yeter artık boş boş baktığın" dedim. Ve çok sevdiğim Mahtumkulu Firaği'nin şu dörtlüğünü aynama yapıştırıverdim.

 

"Firaği bu dünya düştür

Düş görenin sonu hiçtir

Cihanda ne yaman iştir

Kuru gelip boş gitmek"

 

 

 

AÇIKLAMALAR

Yaman iş: Kötü iş.

Kuru gelmek:Yapraksız çiçeksiz, çıplak, kazanımsız

AVRASYA YAZARLAR BİRLİĞİ DENEME ATÖLYESİ 

ŞUBAT 2014, ZAMAN KONULU ÖDEV ÇALIŞMASI

BENGÜ YAYINEVİ, KARDEŞ SESLER 2014 KİTABINDAN ALINTI