YENİ BİR İKBÂL LAZIM

İslam dünyasına yeni Muhammed İkbâller gelmedikçe İslam dünyası parçalanmış olarak kalmaya devam eder..
Peki Muhammed İkbâl'i; Tebliğ cemaati, Gülen Grubu veya AKP Erdoğan'dan ayıran ne idi?
Sevsek de sevmesek de, Fethullah Gülen ve Tayyip Erdoğan'ın kitleleri etkileyip yönlendirme başarısını asla red edemeyiz. 
Bunun bir örneği hatta daha da büyüğü Tebliğcilerdir. Özel günlerine milyonlar gidiyor. O insanlar torba veya saman çuvalı gibi dolmuş üstlerinde gitmeyi göze alırlar. Nehirlerde kaç tebliğci kayığı batıp onlarcası boğuluyor.
Silahlı mücadelesi fazla olmamasına rağmen bazı devletler için tehdittir ve bazıları terörizm olarak görmektedir.


   Tebligciler, Fethullahçılar ve Erdoğanseverler de Muhammed İkbâl'i çok severler ve ondan etkilenirler. Yer yer onun "SÖZ" silahını kullanırlar. Ve kendileri de kendi çaplarında hitabet ve söz ustasıdırlar. Ancak fiil olmadıkça sözün etkisi bütüne etki etmeyecektir.
Bu 3 oluşumun hepsi İslam dünyasına isteyerek veya istemeyerek bişeyler verdiler. En azından başarabilmenin imkansız olmadığını gösterdiler. Ancak eksiklik yönleri ile aba altından gösterdikleri sopaları onlara tam güven sağlamayacaktır. 


    Aranılan Lider kişiliğin halka tam güven vermesi için, karşılıksız sevgi, güç ve mertebeyi reddetme, farklı inanç veya cemaatleri hoş görme, serveti olmaması da lazımdır. 
    Bu tarif bir Muhammed İkbâl'dir. Kendisi dünyevi ilimlerin yanısıra Mevlevidir. Mevlana'nın hoşgörü öğretilerini tam benimsemiştir.  Bu onu sevgi deryası yapar. Kaleminin kuvveti ile birleşince 160 ırka sahip bir yarıkıtayı etkisi altına alır. Tabi etkisi dahada ileri gidip bütün İslam dünyasını hatta müslüman olmayanları da etkiler. Siyasete ise zorla ve mecburen girer. Tek şartı vardır fikir birliği, oy birliği. 
    Sihleri, Belucileri ve Pencabileri etkisi altına alabilir Asya'da bir Sih Devleti kurabilirdi. O yalnızca İslam bayrağının dalgalanacağı bir müslüman ülke hayalini gütmüştür. Irk ikliminde yaşayan dostlarımızın bazılarının olası bir Sih Devleti ile Pakistan Devleti'nin arasında bir fark görmeyeceğini tahmin etmek zor değildir. 
Ama Muhammed İkbal, eğer ırk devleti üstünde dursaydı, İslam dünyasını etkisi altına almasaydı, Asya kıtası Müslüman Türk Milleti'ne yardım için bir araya gelemeycekti.

   Bugün belki bir Türkiye Cumhuriyeti olmayacaktı eğer oluyorsa da daha zor durumda olan bir devlet olacaktı. Cumhuriyetçi dostlarımız bir İşbankası desteği olmadığında hallerinin nice olacağını bir yol düşünmeliler.
Bunu Muhammed İkbâller veya İkbâliylerin İslam Dünyası sevdasına borçluyuz.


   1938 yılında biz Müslüman Türkler yalnızca Atamız Mustafa Kemâl'i değil, sömürge altındaki Müslümanların Dirilişini ateşleyen Türk İslam Dünyasının maneviyatı Muhammed İkbâl'i de kaybettik


Peki ya Mustafa Kemâl; kendisinin de etkilendiği Muhammed İkbâl'in hayallerini bir gerçekleştiriverseydi?

İslam dünyasını hedefleseydi ne olurdu?


Düşünüp hayal kursak,
Yemen'in vali talebini karşılamış olsaydık, Musul ve Kerkük bizim deseydik.
"Filistin bizim meselemizdir" diyen Atatürk, İsrail'i kurma çabalarına set çekseydi
Bu dünya nasıl bir dünya olurdu acaba?
Müslümanlar veya ezilen parçalanmış İslam dünyası şimdi nasıl bir dünya olurdu?
Osmanlı Hilafeti miras olarak almadı. Bir başka devleti yıkarak, onlara son vererek aldı. Ya Mustafa Kemâl, Osmanlıya son verirken,  hilafete son vermek yerine Osmaniylerden alıp Türkiye Cumhuriyeti Din İşlerine verseydi?


    Eğer ile keşke ile nereye varılır diyenlere hak veriyorum.
Hatta bir Uygur Atasözü der ki "Eğer ile Meğer evlenmiş, keşke doğmuş"
Bu millet her asırda bir lider çıkarır. Bunun adı bu asırda Mustafa Kemâl olur.. Ama ya çıkaramadıklarımız! .


O zaman keşkelerde boğulmamak için yeni bir Muhammed İkbâl'e ihtiyaç var diyebiliriz.