Kedileri hiç sevmem. Bakmayın öğle halis munis durduklarına insana öyle bir bakışları vardır ki “Ah bir büyük ve güçlü olsam, bir dakika bile durmam sizi hemen parçalarım. Fareyle oynadığım gibi oynarım” der o bakışlar. Hele birde gözlerini kısarak insanı takip edişleri var ki her bir anı nasıl nankörlük edebilirim? Nasıl uğursuzluk getirebilirimin ifadesidir. Dünyanın en nankör yaratığıdır, kediler. Çevrenizdeki kedileri biraz gözlemlerseniz hemen anlarınız, ne kadar nankör ve riyakar olduklarını. İster ev kedisi olsun ister sokak kedisi hiç fark etmez. 
Çocukluğumda güvercin besleme merakım yüzünden yüz kadar güvercin yapmıştım. Onların yuvalarıyla, yavrularıyla tek tek ilgilenirdim birde kedimiz vardı. Ben okuldayken yuvalarına çıkar daha yumurtadan yeni çıkmış yavruları bile yerdi. Karnı aç kalsa anlarım ama nankör işte. Bir keresinde aldığım civcivleri tel kafes içerine koymuştum. Kedimiz telin aralıklarından ön ayağıyla bütün civcivleri tek tek çıkarıp yemişti. Karnı aç kalsa yine anlarım. Nankör işte…
"Nankör kedi" diye şarkılara konu olması, "Hırsız kedi" yakıştırması boşuna değildir. Atalarımızın imbiğinden süzülerek günümüze kadar gelen halk inanışına göre; yola giderken ya da yolda eğer bir kedi görürseniz ya da önünüzden geçerse uğursuzluk getirir. Hele o kedi bir kara kedi ise işiniz daha da kötüdür. İki dostun arası açılırsa onun için “Aralarına kara kedi girdi.” sözü söylenir. Kedi uğursuz bir yaratıktır. Halk inanışına hurafe diyebilirsiniz. Batıl inanış diyebilirsiniz. İnanmaya bilirsiniz. Ama halk inanışıdır. İçerisinde uzun zaman dilimlerinden süzülerek günümüze kadar gelmiş deneyimleri barındırır. 
Nurullah Ataç kedileri çok sevdiği için yazdığı “Kedi.” ismindeki denemesinde, kedi ile ilgili yazdığı şiire “Zerrişte.” ismini verdiği için Tevfik Fikret’i yoğun biçimde eleştirir, yerden yere vurur. Geçimsiz ve kavgacı biri olan Nurullah Ataç eğer insanlarla kavga etmeden yaşamayı bilseydi, kedileri bu kadar içten sevip, onlarla yaşamak zorunda kalmazdı. 
Kedilerin köpeklerle ettikleri kavgalar meşhurdur. Bu kavganın galibi her zaman köpeklerdir. Köpeklerde onların uğursuz ve nankör varlıklar olduğunu bildikleri için yakaladıklarında hiç affetmezler.
Ahmet Haşim bir denemesinde Köpeklerin de nankör yaratıklar olduğundan bahseder. Ama köpekler hiç de nankör değildir. Hele kedilerle karşılaştırıldığında köpekler “Sütten çıkma ak kaşıktır.”. Bir keresinde çiftlikten hindilerim kaybolmuştu. Ev halkını bir telaş aldı. Hemen aramaya başladık. Sonunda çiftlikten çok uzak bir yerde bulduk. Gördüğümüz manzara bizleri hayretlere düşürmüştü. Çiftliğimizdeki kurt kırması kara köpeğimiz hindileri bir çoban gibi dört bir yanını dolanarak güdüyordu. Köpeklerin sahibine ne kadar sadık olduklarını bundan daha güzel hangi olay anlatabilirdi ki.
Açık ya da kapalı bir alanda köpeğinizin yanında tavuk, hindi, kaz yavrularını besleyebilirsiniz. Köpek onlara dokunmaz. Gelecek tehlikelerden de korur. Ama yanlarına bir kedi koyarsanız pusuya yatar, uyuyormuş gibi görünür, ölü taklidi yapar, fırsatını bulunca o yavruların hepsini bir bir yer. 
Bu kadar nefretime rağmen benim de çiftliğimde tam olarak sayılarını bilmiyorum ama 8 kadar kedim var. Nefretimi bildikleri için benden uzak dururlar. Gözlerini o kadar kan bürümüş ki bazen kocaman tavukları bile yedikleri olmuştur. Bir yakalamaya görsünler hiç acımazlar. 
Kimse bana genlerinden, besin zincirinden falan bahsetmesin. Elbette ki bilime karşı değilim. İnsanlar dışında hayvanların yapacakları her şey daha önceden onlara hazır bir şablon halinde verilmiştir ama kedilerin şablonuna diğer hayvanlardan ayrı olarak uğursuzluğun ve nankörlüğün eklendiğine inanırım. Evde beslenen karnı tok olan bir kedi bile aynısını yapıyor bunların. Örneğin aslanlar karnı tok olunca yanındaki ceylana hiç bir şey yapmaz ama kedi…
Babam anlatırdı. Bir adam kediyi eğitmiş, maharetlerini dostlarına göstermek istemiş. Verdiği bir davete bütün dostlarını çağırmış. Kedi yemek ve çay servisi yapmış. Herkes hayretler içerisinde kalmış. Yine bir davette kedi çay servisi yaparken, bunu bilen dostlarından biri cebinde getirdiği fareyi kedinin göreceği yere doğru salmış, kedi elindeki çay tepsisini fırlatarak evin içerisinde fareyi kovalamaya başlamış. Babam derdi ki “Ne kadar eğitirseniz eğitin, kedi bu aslına döner.” 
Kediler yaşamasın demiyorum. Onların soyu kurutulsun demiyorum. Dünyaya geldiklerine göre elbette ki yaşamaya hakları vardır. Ama onların genlerine yüklenen nankörlüğü insanlar bilsinler öğrensinler ve gerektiğinde önlemlerini alsınlar diye yüklendiğine inanırım. İşte bu yönüyle diğer bütün hayvanlardan ayrılır kediler. Benim inancıma göre insanlardan ne kadar uzak dururlarsa, insanlar için o kadar iyi olacaktır. Hiç değilse insanlar uğursuzluklardan o derece uzaklaşacaklardır. 

10.04.2018
Bünyamin ZİLE