Portakallar şehri Granada’ya Sabika tepesinden bakar El Hamra Sarayı. 1001 gece masallarındaki sarayların insan hayalinden yer yüzene süzülen estetiğidir. Ve dahası İslam sanat ve tasarımındaki güzelliğin ve dehanın şaheseridir El Hamra Sarayı.

        Beni büyülen bu güzel şaheser karşıdan söyleyeceğim her söz onu anlatmaya yetmeyecek biliyorum. İnsan düşüncesindeki söylenecek ne kadar güzel söz varsa hepsini söylesem, yine de eksik kalır, bir tarafı. Yine anlatılmayan güzellilikleri barındırmaya devam edecek içerisinde.
        Hangi sultan yapımını başlatmış? Hangi sultan zamanında bitirilmiş? Hangi mimar yapmaya başlamış, Hangi mimar bitirmiş? Yapımı ne kadar zamanda tamamlanmış? Ne önemi var? Bu soruların cevabını mimarlar ve mühendisler düşünsün… Karşımda dünyanın 7 harikasından biri duruyor. Yansıttığı güzelliklerden bütün azalarım nasibi alıyor mu? Almıyor mu? Ben ona bakarım! Müslüman’ı Yahudi’si Hristiyan’ı hangi inanç ve düşünceden olursa olursun. Herkese bir mesaj veriyor El Hamra Sarayı.. Herkes gıpta ediyor, herkes imreniyor ve dahası günülüyor.

      El Hamra Sarayında birbiriyle bağlantılı kaç oda ve salon var bilmiyorum doğrusu. O kadar çok ki saymaya kalksam, sayamam şaşırırım. Ama bu mekanların arasında yer alan avlular, ferahlatıcı yeşil alanlar, fıskiyeli havuzlar, akar çeşmeler ve bahçelerin bir birleriyle belli bir ahenk içinde dizilmiş olması, rahatsız edici olmayan geçişlerle birbirine bağlanmış bir düzene sahip olması, zaten yeterince şaşırt beni. Bu saray insan yapımı olabilir mi? yoksa insan kalbine indirilen uyum ve estetiğin ve beynine üflenen Vehbi İlimin bir neticesi mi? bilemedim! Bilinmez bir sır doğrusu…
        Duvarlar genç kızlarımızın işlediği kanaviçeleri andırır. Müslüman, Yahudi ve Hıristiyan ustalar değil de sanki genç kızlarımız aşklarını, duygularını, inançlarını, sevinçlerini, mutluluklarını işlemiş bu duvarlara… Bu işlemeleri yapan ustaların genç kızlarımızın ruh hali içerisinde olduklarından ve aynı sabrı taşıdıklarından en ufak bir şüphem yok benim. İslam düşüncesinin yenilikçiliğini, birleştiriciliğini ve açık görüşlülüğünü de gösterir aynı zamanda. Bir ruh, bir estetik var bu işlemelerde.
İç duvarların her yerinde “Allah” ve “Allahtan Başka Fethedici Yoktur” sözleri işlenmiş. Bu sözler insan ruhunu ulaştığı yüce katı gösterirken, aynı zamanda yenilmezliğin en güzel ifadesi olarak da süslüyor duvarları. Aynı zamanda yüce yaratıcının her şeyin sahibi olduğunu ve O istemeden hiçbir şeyin yapılamayacağını da haykırıyor; krallara, sultanlara ve bütün insanlara…

        Ya bahçeleri; bir an için kendimden geçtim, cennette hissettim kendimi, bu kadar bol su ve yeşillik karşısında… Hele havuzlardan akan su sesleri; mimari yapıyla uyumlu bir akustik oluşturmuş ki kulaklarım bayram ederken, gözlerim isteği kadar nasiplendi bu güzelliklerden; hiç çıkmak istemedim doğrusu! İnsan girdiği cennetten hiç çıkmak ister mi?


        Avrupa’da bir eşi benzeri daha bulunmayan bu sarayın güzelliğini bakın Yahya Kemal Beyatlı nasıl anlatmış?
“Elhamra'ya basit bir dış kapıdan giriliyor. Girerken hârikulâde bir mekan içine girileceğinin farkına bile varılmıyor. Girdikten sonra bir alemden başka bir aleme geçmiş, sanki bir rüyanın ortasına düşmüş gibi gözlerimi kapadım ve açtım, öylesine bir hayret içindeydim. Bu şaşkınlık daireden daireye geçtikçe arttı. Nazar değmemiş bir beyazlık içinde, sülüs bir yazı sarmaşığı gülümseyen bir güzellikle bütün duvarları sarmış; nakşın ve oymanın hudutsuz oyunları, tavanların derinliklerine kadar her tarafı örtmüş, ama her taraf yine de bembeyaz görünüyor.”
Ne kadar anlatılırsa anlatılsın yine bir şey eksik kalır, kelimelere dökülmez bütün güzeller.    

"ANI YAŞAMAK" ADLI KİTABIMDAN ALINTI