Bugün günlerden Cuma yani Şefkat Yerimdar günü. Dizinin 2 karakteri diğerlerini gölgede bırakıyor. Bir tanesi mahallenin muhtarı dürüst adam bilge adam Niko, diğeri ise mahallenin şerefsizi, sahtekârı ve paragözü Cuma.

Tabi son zamanlarda Cuma usta dükkânının adıyla Cuma-Ertesi olarak anılmaya başlansa da sanki o eleştirilere cevap için düşünülmüş gibi. Niko ise adından da anlaşılacağı üzere Rum asıllı bir vatandaşımız. Niko’nun soyadı Karamanoğlu bu arada. Biz Karamanoğlu olmasından bir yargıya varmıyoruz. Karamanoğulları Resmi Dini İslam, Resmi Dili Türkçe olan ilk Anadolu beyliği ve devletidir

Dini İslam ama İslam’ın hoşgörüsünü içine içine çekmişler. İçlerinde Rumlar, Müslümanlaşmış Moğollar, Tatarlar, Araplar ve Kürtler kardeşane yaşamış, akraba olmuşlar, dost olmuşlar, mübadele de ağlayarak gitmişler.

Ama sorun şu ki dizide İslami isim ve yaşantı tamamen yok. İlk başlarda eleştirilerden dolayı camiden halı çalma halı yıkatma gibi bir bölüm sıkıştırıverdiler alel-acele. Bunun dışında İslami isimlere pek rastlanmıyorken, dostlarımızın isimlerine rastlanabiliyor.

Elbette ki bunların her birisi rastlantı veya gerçekten öyle bir yaşamdan esinlenme olabilir.  Dizi “Müslüman olmadan da, iyi insan olunabilir” ana fikrini yaymıyor olabilir.

Dizinin tavrı kötülüğe başkaldıran, sıcak mahalle dizisi. Haksızlıkları kabul etmeyen bir nevi Kadir İnanır ve hepimizin çok beğendiği Cüneyt Arkın’ın Yeşilçam rollerinin modern versiyonu. Ankaralı mahalle anlayışının İstanbul Kültürü'ne kafa tutması. Kanal D’nin Ankara’nın Dikmeni Dizisi’nin biraz daha kalıplaştırılmış, sertleştirilmiş hali. Dizinin içine unutmaya başladığımız sevgiyi, samimiyeti, dostluğu ve bir olmanın başarı hikâyesini serpiştirmişler. Komik sözler ve olayları ile fenomen olma yolunda bir eşiği kertmenin çabasındalar.

Tam da özlediğimiz mahalle bu. Ama gelgelelim mahalle de İslamdışılık, İslami isim ve anlayışları yok görme oluşmuş, fakat başkalarına iyi olma hakkı verilmiş. Bize unuttuğumuz şeyler verilmiş. Aynı Kızılderelilere “İyiyi, yardımlaşmayı, sevmeyi” emreden İncil verilmesi ve gözlerini açtıklarında topraklarının elden gitmesi gibi. Bu güzelliklerin yanında insan beyni Kara Cuma veya Şerefsiz Cuma’ya alışıveriyor.

Biliyorsunuz Kara Cuma kampanyası ülkemizde ters tepmişti. Hatta dinin ne kadarına hakim veya ne kadarına inanmış oldukları müphem olan, bizi pek de ilgilendirmeyen global firmalar, ülkemizin yerli kodamanları dindar insan pastasından pay almak, elindeki pastayı kaybetmemek adına “Efsane Cuma, Şahane Cuma, Büyük Cuma” gibi kampanyalara sarılmışlardı.

Kara Cuma deyince geçen haftalara kadar aklıma Konyaspor’a büyük umutlarla alınan taklacı, sevimli hareketleri ile ilgi odağı olan Siyahi sporcu Friday Eze geliyordu. Muhtemelen tepkiler olmasaydı Siyah Cuma beynimize kazınacaktı.

Dizi kendisiyle bolca çelişiyor.  Şehir içinde bir kişi tutup tavuk besleyebiliyor. Bu tavukların dışkısı hiç ortada yok. Zaten böyle bir şeyin imkânı da yok.  Tavuk beslenen bir yerde insanın normal yaşantısı çok zor. Bu yüzden köylerde kümesler evin altına değil bahçenin kenarına yapılır. Şehirlerde ise yerleşim yerlerinde tavuk beslemek yasaktır. 

Esin’a aşık olan arkadaş plastik tekerli bir kepçe ile 4 katlı bir evi yıkmaya geliyor. Evde oturanlar var ve ev diğer evlerle bitişik. Merak ettim bunu yazan kişi hangi filmden etkilenmiş? Zira Cüneyt Arkın bile sesleri dünyayı götüren birkaç paletli dozerlere karşı geliyordu ve yıkılanlar gecekondulardı. O zamanın yasası belki kabul ediyordu ama bu zamanın yasası böyle bir yıkımı kabul etmez ki. Yıkım izni alınır, önceden çevre boşaltılır, yan binalar boşaltılır. Bütün güvenlik önlenmeleri alınır ve emniyet güçleri ile belediye ekiplerince kepçeden başka araçlar kullanılarak yoldan geçenleri tehlikeye atmaması için kenarları korunarak yukardan aşağıya yıkılır.

Diziye girip çıkanlar anında girip anında çıkmakta. Bir bölümde var olan diğerinde sessizce yok oluyor. Ana karakterler dışındaki karakterlerin ailesi, özel hayatı, dertleri yok. Mesela Esin’in arkadaşı At Ağızlı Çaycı’nın yeşillendiği kız, necidir, nere gitmiştir, nereden gelmiştir hiçbir bilgi yok?  Bu inandırıcılığı yok ediyor.  Elbette bunlara konu sıkıntısı çekildikçe bir aile uydurulur ama anında uydurulduğundan yine de inandırıcı olmaz.

Mahallemiz çok candan çok cici fakat aşırı lafçıdır. Hatta mahallenin nasıl dedikoducu olduğu bir bölümde şovla gösterilir. Bir edilen laf 5 dakikada bütün mahallede yankılanır. Fakat gel gelelim Erkan’ın İsmail olduğunu kimse Bozkır Bey’e söylemez. Hani kardeşim bu insanların ağzında bir şey ıslanmazdı? Bu arada Bozkır Bey ismini gerçekten sevdim. Her ne kadar Bozkır’ın Tezenesi Rahmetli aşığımıza atıf olsa da, tarihte Bozkır Bey diye bir Türkmen Kahramanı var. Konya ili, Bozkır ilçesi’nin kurucusu.

Özükötü karakterinin bir geçerliliği yok. Sanki bir eşin dostun rızasını almak için zoraki yerleştirilmiş gibi. Zaten âşık olan insan kötü insan olamaz ki. Aşk yerine sahip olma ihtirası veya rededilmenin verdiği isyan olsa neyse. Âşık olduktan sonra değişir, dizide Şefkat’e yüklenmek zorunda kalınan romantiklik verilebilir. Çünkü Şefkat karakteri gerçekten çok başarısız bir karakter çizimi. Adam hem ağaçları seviyor, yeşilliği seviyor,  hayvanları özümsüyor hatta onları kişiselleştirebiliyor ama adamdan zoraki bir mağara adamı, odun adam çıkartılmaya çalışılıyor.  Kardeşim adam hayvanlarla can ciğer olarak zaten “Ben romantiğim” diyor, sen bana çizdiğin ikinci karakteri yediremezsin ki!

Dizi de mahalle 5-6 kişiden oluşuyor. Herkesin çok sevdiği Şefkat’in özel gününde veya Bozkır Bey’in özel günlerinde mahalle yine aynı kişilerden oluşuyor. Yahu kardeşim bir mahalle düğününe gidip bir bilezik takamasanız da bir beyaz eşya hediye ediverin, çekiverin ne olacak. Bu ülkede ekrana çıkmak için can atan nice insanlar var.  Şefkat Niko’nun muhtarlık yazıhanesine bir vardığında Niko mahalleli birinin derdi ile uğraşır olsun ne olacak?

Diziyi yapım firmaları çeker. Savaşçı dizisinin oynadığı bir kanalın dizinin çekiminde ne tür bir etkisi olur tartışılır. Fox Tv’ye yüklenmek gibi oldu, filmi yapımcı firma çekiyor kardeşim de, ama Fox Tv yetkilileri bu diziyi izlemiyor mu, istediklerinde müdahale edebilirler “Bu bizim anlayışımıza ters veya bize seyirci kaybettirir” deme imkanları elbette vardır.

Dizi karakterleri piyasa dizilerine bakınca ellerinden geldiği kadar güzel oynuyorlar. Oyuncu Karakter seçimi mükemmele yakın. 

Dizi de Cuma kardeş hilekâr olarak gösteriliyor, güvenilmez, adi, şerefsiz. Şerefsiz Cuma artık meşhur ve her bölümde şerefsizliği ismi Cuma ile gösteriliyor.  

Hile; Arapça’da fikir demek. İlginç fikirleri olan kişilere hilekâr diyoruz ama günümüz dilinde sahtekar çağrışımı yapıyor. Gerçekten Cuma ilginç fikirleri ile gündemde kalıyor. Hemen hemen dizideki her kişi onun fikirlerine muhtaç oluyor. Fakat kendisi için yapılınca şerefsizlik olmuyor da, Cuma kardeş kendi çıkarına yapınca şerefsiz oluyor. Bu şuna benziyor. “Kadın kendini satınca kötü kadın oluyor da, erkek kötü kadına gidince kötü erkek olarak görülmüyor.”

Mesela bu dürüst insanlar Osen’e çay ocağını kakalamak için hep beraber –dolup taşan dükkân- süsü verip, adamın dolandırılmasında, kandırılmasında pay sahibi olmamışlar mıydı?

O zaman mahallede Cuma’ya muhtaç olan herkes veya işi düşen herkes şerefsiz olmuyor mu?

Ne diyordu Aziz Nesin “Ne diyorduk, hem bu memlekette hepimiz zübüğüz, zübük olmaya zorlanmışız. Zübüklerden kurtulmanın birinci çaresi, önce kendimize bakmak, kendi zübüklüğümüzden kurtulmaya çalışmaktır”

Değil mi.....?

Öyle ama onun film adı Zübükzade, bunun Cuma.

Şerefsiz Sahtekar Cuma(!)